Sabah kahvaltı sonrası, saat 09:30’da otelimizden rehberimiz eşliğinde hareket ediyoruz. özel otobüsümüz ile St. Tropez’e doğru yola çıkıyoruz. Marsilya öncesi, güzergahımız üzerinde bulunan ve küçük Venedik olarak nitelendirilen Port Grimaud’yu ziyaret ediyoruz. “Yatımı evimin önüne çekerim” konsepti üzerine yapılmış ünlü tatil beldesi Port Grimaud kasabasında gezinti yapacak ve daha sonra, denize doğru açılan kanallardan geçen bir tekne ile Saint Tropez‘e geçeceğiz. Harika villaları ve kumsalları ile Saint Tropez, Fransız jet sosyetesinin tatil merkezlerinden biri olarak ün yapmıştır. Yat limanına varış ve sonrasında, küçük bir balıkçı kasabasıyken Fransa'nın ünlü ressamları ve yazarları tarafından keşfedilen ve 50'li yıllardan günümüze kadar sanatçılar tarafından en fazla tercih edilen bu şirin kasabanın keyfini çıkarabilmeniz için serbest zaman. Saint Tropez'in ismi, Roger Vadim'in yönettiği ve burada çekilen “Tanrı Kadını Yarattı” filminin başrolünde oynayan Brigitte Bardot ile özdeşleşerek günümüzdeki ününe tırmanmış. Gezi bitiminde otelimize transfer oluyoruz. Akşam yemeğimizi L'Opera Restaurant’ta alacağız. Geceleme otelde.

Sabah kahvaltımız sonrası saat 10:00’da Marsilya’ya doğru yola çıkıyoruz. Yaklaşık iki saatlik bir yolculuk sonrası Marsilya’ya varış. Geçmişi 30 bin yıl öncesine dayanan Marsilya, Fransa’nın en büyük ikinci şehridir. Marsiya 2500 yıl önce Grekler tarafından kurulmuştur. Antik dönemde “Massalia” olarak anılan bölgede kurulmuş olması sebebi ile Marsilya adı verilmiştir. Rehberimiz eşliğinde yapılacak şehir turunda 19. Yüzyıldan kalma Notre Dame de la Garde Bazilikası, Eski Liman ve Marsilya Katedrali görülecek yerler arasındadır. Sonrasında otelimize transfer ve odalara yerleşme. Öğleden sonra dilediğinizce gezebilir, alişveriş edebilirsiniz. Akşam yemeğimizi saat 20:00’de, otelimizin yakınında bulunan Michelin yıldızlı Chez Michel Restaurant’ta (bouillabaise menüsü) alacağız. Geceleme otelimizde.

Sabah kahvaltı sonrasi saat 09:00’da otelimizden hareketle, sanatın sularla kucaklaştığı kasaba Aix en Provence’a doğru yola çıkıyoruz. Fransa’nın en pahalı evlerinin olduğu bu şirin yer, modern sanatın babası olarak kabul edilen Paul Cézanne’nın memleketi olması ile tanınıyor. Küçük bir kasaba olmasına rağmen, 4 üniversitesi ile ilgi çekici olan Aix en Provence’daki gezimizde, rehberimiz bize bu toprakların sanat tarihindeki önemini de anlatacak. Şirin dar sokakları ve pazarıyla ünlü ortaçağ kenti Aix-en-Provence, aynı zamanda, yeraltı suları, sabunları, sanat kokan çeşmeleri ve lokumları ile de tanınır. Aix-en-Provence, lavanta tarlaları ve Picasso’nun yaşadığı şatonun da bulunduğu ve Cezanne’ın ünlü eserine de konu olan St. Victorie Dağı ile de dikkatleri üstüne çekiyor. Aix- en Provence’dan, güzel anılarla ayrılıyor ve kehanetleri nedeni ile kilise tarafından aforoz edilen Nostradamus’un yaşamının son yıllarını geçirdiği, eserlerini tamamladığı ve yakılarak gömüldüğü, Salon de Provence’a geliyoruz. Semboller ve öne sürdüğü kehanetlerini bu küçük kasabada birlikte hikayeleştireceğiz. Son olarak, 1981 yılından beri Unesco Dünya Mirasları Listesinde yer alan Arles’a varışımızda otele yerleşme ve sonra rehberimiz eşliğinde yürüyerek bir gezinti yapıyoruz. Arles, ünlü ressam Van Gogh’un sanat tarihinin en önemli eserlerinden "Cafe Terrace at Night", "La Chambre de Van Gogh" ve "Sunflowers" serilerinin ilham merkezidir. Bu şehirde, Van Gogh’un, Gauguin ile girdiği tartışma sonucu geçirdiği bunalımla, kendi kulağını kestiği bilinir. Akşam yemeğimizi İnari Restaurant’ta alacağız. Geceleme otelde.

Sabah kahvaltımız sonrası, saat 09:30’da otelimizden hareketle, Empresyonizmin öncülerinden olan Van Gogh’un ütopik bir sanat kolonisi kurmak için yerleştiği Arles’den, Avrupa’nın en iyi korunmuş Roma dönemi amfiteatr’ının bulunduğu ve zamana meydan okuyan antik eserlerin benzersiz bir şekilde modern mimari ile iç içe geçtiği Nimes’e devam edeceğiz. Henüz turist akımına uğramamış bu küçük kasaba, Fransanın güney toprakları arasında İspanyol etkisinin en çok hissedildiği yer. Mermer ağırlıklı Jardin de La Fontaine, görkemli merdivenleri ve etrafına hakim sütunları ile Roma Tapınağı ve Norman Foster’in modern eseri Carre d’Art Müzesi görülecek yerler arasında. Gardon nehri vadisinin iki yakasını birbirine bağlayan, UNESCO Dünya Mirası listesinde olan Pont du Gard su kemerlerini de ziyaret ettikten sonra, Les Baux de Provence’a doğru yola çıkıyoruz. Burada, antik Roma ve Keltik kalıntılarını da göreceğiz. Van Goghun gözetim altında tutulduğu, ünlü eseri "The Stary Night" in resmettiği St. Paul de Mausole Kliniki ziyaret edecek ve sonrasında ise Avrupalı elitlerin ve aristokratların dinlenmeye geldikleri St. Remy de Provence’a gideceğiz. Nostradamus’un doğduğu ve Van Gogh’un da, bir müddet yaşadığı bir kasaba St. Remy de Provence. Gezimiz, öğleden sonra Arles’a geri dönüş ile son bulacak. Akşam yemeğimizi otelimiz içinde bulunan Lou Marques Restaurant’ta alacağız. Geceleme otelde.

Kahvaltı ve otelden çıkış işlemlerimizin ardından, saat 09:30’da, özel otobüsümüz ile Avignon’a hareket ediyoruz. Orta Çağdan kalan şehir duvarı, Palais des Papes (Papalık Sarayı) ve UNESCO Dünya Miraslarından sayılan Pont St. Bénézet Köprüsü ile ünlü Avignon, bu seyahatimizde, İtalyadaki güvensizlikten Fransa’ya kaçan 7 papanın, öyküleri ve 100 yıla yakın bir süre papalığın merkezi olması ile yerini alacak. Sonrasında ise Lyon’a olan yolculuğumuzda, lavanta tarlalarında durup, toplama imkanımız olacak. Lyon’a varışımızdan önce küçük bir ortaçağ kasabası olan Vienne’i de ziyaret etme şansımız olacaktır. Öğleden sonra Lyon’a varış ve otelimize yerleşme. Rehberimiz eşliğinde yürüyerek yapacağımız şehir turunda, eskiden Fransa’nın en zengin kentlerinden biri olan Lyon’un, etkileyici doğal güzelliği, hoş binaları, şık restoranları ve eski kentin (Vieille Ville) dar parke taşlı sokaklarında dolaşacağız. Görkemli burjuva kenti, göz alıcı rönesans dönemi sanat koleksiyonları, etrafı saran etkileyici dağları ve lezzetli mutfağıyla baştan çıkartıcı. Şehir gezimiz esnasında Eski Lyon, Saint Jean Katedrali, Saint Martin d’Ainay Bazilikası ve Opera Binası göreceğimiz yerler arasında. Kuruluşu Paris’ten daha eskilere (MÖ 1. yüzyıl) dayanan bu şehir, ülkenin önemli ticaret ve kültürel noktalarından biri. Turumuz, şehrin ana meydanı sayılan Belle Cour’da son bulacak. Akşam yemeğimizi saat 20:00’de dünyaca tanınmış şeflerden Paul Bocusse’ün Le Sud adlı restoranında alacağız. Geceleme otelde.

Kahvaltı sonrası saat 09:30’da otelimizden hareketle, Alplerin eteğine kurulu ve sakin bir göl manzarasına hakim Annecy’e doğru yola çıkıyoruz. 1960 yılından bu yana, “Animasyon Film Festivali” ile dikkatleri üstüne çeken bu şirin kasaba, 1132 tarihli ve kanalların ortasında, suların üstünde kalan Palais de l’Isle kalesi ile hafızalarımızda kalacak. Günümüzde müze olarak hizmet veren kale, saray, mahkeme ve hapishane olarak tarih sayfalarında yer almış. Dileyen misafirlerimiz Annecy gölünün kenarındaki restoranlarda öğle yemeği alabilir veya Imperial Casino’da şanslarını deneyebilir. Öğleden sonra Lyon’a geri dönüş. Akşam yemeğimizi, saat 20:00’de Michelin yıldızlı Leon de Lyon Restaurant’ta alacağız. Geceleme otede.

Sabah kahvaltısından sonra otelden çıkış işlemlerimizi takiben saat 09:30’da Lyon’dan ayrılıyor ve Fransa’nın dünyaca ünlü “Cote du Rhone” şaraplarının üretildiği bağlara doğru yola çıkıyoruz. Burada yapılacak tadım ve üretim hakkında alınacak bilgiler sonrası öğle yemeğimiz için serbest zamanımız olacak. Saat 16:00’da havalimanına transfer. Pasaport ve çıkış işlemlerini takiben Türk Hava Yolları’nın TK 1810 seferi ile saat 19:05’te İstanbul’a uçuş. Yerel saat ile 23:25’te İstanbul’a HOŞGELDİNİZ.